Doğal yeme hakkımız elden gidiyor

çilek

Kocaman, renginden başka çekici bir tarafı olmayan, içi boş çileklerin iç rahatlığıyla satın alınıp çocuklara yedirildiği bir zamanda yaşıyoruz. “Çilek hormon tutmaz merak etme abla, al yedir çoluğuna çocuğuna” diyen pazarcılar içinizi gerçekten rahatlatıyorsa, aslında ikna edilmeye hazırsınız demektir. Köy pazarlarında satılan yeşilliklerin bile o tatlı teyzeler tarafından yetiştirildiğine dair benim pek güvenmi kalmadı. Neler neler okuyoruz, duyuyoruz…

Hormonlu gıdaların, çocukların normalden daha erken ergenliğe girmesine neden olduğunu söylüyor uzmanlar. Bu da gelişimin yeterince tamamlanmamış olmasına, aşırı şişmanlığa ve daha pek çok hastalıklara yol açıyor. Alerjiler artıyor, hastalıklara karşı direnç azalıyor… Kanserden bahsetmek bile istemiyorum. Anne sütünün bir önemi de burada ortaya çıkıyor bu arada. Bebeklik çağında doğallığından şüphe olmayan bu önemli besini esirgemeden vermek, annelerin çocuklarına yapabilecekleri en iyi şeylerden biri olsa gerek. Tabii annenin de hormonlu ve katkılı gıdalardan uzak durmaya çalışması elzem.

frenk üzümü

Ne kadar geliyorsa elinizden, o kadar doğal ve katkısız ürün bulmaya çalışın. Patateste, buğdayda, çavdarda bile hormondan kaçınılmıyor artık. Zamanı olmadığını bildiğiniz sebze ve meyveleri almayın. Kontrolsüz ilaç kullanımı yüzünden dışarı ithali kabul edilmeyen gıdaların iç pazara dağıtıldığı, üreticilerin kendi ailelerine yedirmedikleri sebze meyveleri pazarlara çıkardıkları alenen bilinen bir zamanda yaşarken, yapabileceğimizin en iyisini yapmak, elden geldiği kadar iyi gıdanın peşine düşmek zorundayız. Pazardan aldığımıza bile güvenemiyorken, katkılı olduğu ayan beyan ortada olan hazır besinlere fazla yönelmemek en doğrusu gibi geliyor bana. Hazır pudingde, gofrette, renkli pasta sütünde masum sayılamayacak şeyler var, burası kesin.

Ne yapacağız peki? Herkes kendi bahçesinde kendi tarımını yapma şansına sahip olamayacağına göre, bunlardan kaçış yok, orası kesin. Ama en azından pazarcımızı tanıyalım, ondan bilgi almaya çalışalım, en alakasız mevsimde kocaman çilekleri alıp pastalarımızı onunla süslemeyelim, çocuklarımıza marketten aldığımız krakeri değil de evde yaptığımız pekmezli kurabiyeyi verelim, en önemlisi de ona neyi yeyip neyi yememesi gerektiğini ve nedenini öğrenelim. Şöyle balkonda, pencerenin önünde de minik biberler, çilekler, maydanozlar yetiştirelim ki kendi gözleriyle görsünler neyin nasıl büyüdüğünü, yetiştiğini.

Fotoğraftaki çilekler ve frenk üzümleri de annemlerin bahçesinden 🙂

Henüz hiç yorum yok.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, ?

Yorum ekleyebilmek için giriş yapmanız gerekiyor.